“Niçin Resim Yapıyorum?” – Nisan 2016
Artık burada olmayan, başlangıcın
güzelliğinde kalan, bu yüzden hep
burada olan “şarabî eşkiyalar” için…
ve, SBF-DER’in hatırasına…
“Bireylerin, hayatın konuşurken saçtığı
tükürükler olduğunun, hayatın kendi-
sinin de maddeye nazaran pek matah
bir şey olmadığının farkına vardığım
zaman, bir daha hiç çıkmama fikriy-
le ilk meyhaneye yönelirim. Fakat i-
çeride bin tane şişe boşaltsam da, şi-
şeler, Ütopya’nın tadını, bir şeyin hâ-
lâ mümkün olduğu inancının tadını ve-
remezler.”
E. M. Cioran
Dışarıda yanlış bir hayat var ve bunun doğru yaşanması mümkün değil…
Dışarıdaki yanlış hayat doğru içleri de büker, büker, insanı ve doğrularını hayalet kılar… Dehşetin gölge oyunu kılınmış “şey”, hayat diye takdim edilir…
Hakikî sanat bunun bilgisiyle, sezgisiyle yola çıkar; klişelere, modalara, pazara, kolaycılığa düşmediği sürece de bu meseleyle hesaplaşmaktan kaçınamaz…
Marx bize; en “demokratik”, “hukuklu”, “duyarlı”, “gelişkin” burjuva devletinin/toplumunun bile “herkesin herkesle savaş alanı” olduğunu öğretmiştir…
Dünya ülkeleri piramidinin tepesindeki sözümona “ferah alan”ın dışında kalan coğrafyaların insanları, “Kan Ligi” nin mensubudurlar…
Türkiye, tam bir “Kan Ligi” ülkesidir!..
Şimdi, “bu giriş bir sergi kataloğunda ne demek oluyor” diyebilecek olanlara Sabahattin Ali’den bir alıntı yapacağım.
“Kürk Mantolu Madonna”nın ressamı Maria Puder konuşuyor: “Resim yapmak ve insanlar hakkındaki hükümlerimi bunlara aksettirmek istiyorum ve belki biraz da muvaffak oluyorum… Fakat bu da boş… Kendilerini istihfaf ettiğim insanların bunu anlamasına imkân yok, anlayabilecek olanlar ise, zaten istihfafa layık olmayanlar. Şu halde bütün sanatlar gibi resim de muhatapsız, yani asıl kastettiklerine hitap etmekten âciz…”
Evet: Sanat aczin de itirafıdır!
Serginin retrospektif karakteri, tercih olduğu kadar cehennemimizin geriye doğru alabildiğine uzanmasından…
Hayatımız cehennemin içinden yürüyor; çoğumuz, kaynamaya yaklaşan suyun artan ısısına adım adım alışmış kurbağalar gibi her gördüğünü hayra yoruyor ve “gördüğü düşü hayra yormanın” değil de hayırlı düşler kurmanın gereğinden bihaber…
Evet: Sanat, çanları çalma işidir de!
Ama, bunu “zangoç” edasıyla yapmaz; “acze”, “çavuşluğa”, “hocalığa” şuna buna sığınmadan/ sığ(a)madan, kendince yapar…
Çanları çalmaya devam edeceğiz!
Ali Osman Coşkun
Benzer Yazılar