Bir sabah, internetteki şiir sitelerine girip Nâzım Hikmet okumak isteyenler, “Yapı Kredi Kültür Sanat ve Yayıncılık A.Ş’nin isteğiyle okur erişimine kapatılmıştır” ibaresiyle karşılaştı.
Tepkiler üstüne açıklama yapan YKY Genel Yayın Yönetmeni Raşit Cavaş, “şairlerin ve vârislerinin haklarını savunduklarını” öne sürdü.
Kime karşı savunuyorlarmış: ”Ahlaki zafiyete”, “ticari suça” ve de “şairlere hakarete” karşı! Cavaş, internetteki sitelerin amacını “ticari” buluyormuş. “Üstelik şiirlerin eksik ya da yanlış olup olmadıkları denetlenemiyor”muş… “Gerçek şiirseverler ve şairler de kendilerini destekliyor”muş… (Buradaki “gerçek” şiirsever ve şair tasnifine dikkatinizi çekerim.)
Destekçi şairlerden Lale Müldür, “şairlerin zaten telif sıkıntısı çektiği bir durumda sitelerin yaptığının ayıp olduğunu” söylemiş.
Destekçi Hilmi Yavuz, şiirlerinin internete yanlış konulmasından ötürü kararı desteklediğini belirtmiş.
Destekçi Egemen Berköz’ün “temel destek nedeni”, usta şairlerin isimlerinin herhangi bir internet okurunun yazdığı şiirle yan yana durmasıymış.
Tuğrul Tanyol ise, “açıkçası telif haklarından çok beni ilgilendiren sitede şiirlerin yanlış basılması. Ama yayınevleri sitelerine tadımlık olarak şiirler koyabilir” diyor.
Tespit edebildiğim kadarıyla, anlayabildiğim ve katılabildiğim tek ses (benzerleri muhakkak vardır veya inşaallah vardır!) Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nin yöneticisi Ali Mert’ten çıktı: “Nâzım Hikmet’in adının bir banka yayınının adıyla birlikte anılması, onun doğasına aykırıdır. Mesele, telif tartışması falan değil, bu çatışmanın açığa çıkmasıdır. Sermayenin solun değerlerinden kâr çıkarma ve içini boşaltma girişimine kesin olarak karşı çıkmalı, Yapı Kredi’nin yasakçı tavrı, sokaklarda protesto edilerek engellenmelidir.”
Bu kadar! “Temel” burasıdır!..
Eskiler, “eşyanın tabiatı” derdi; şuara “eşyanın tabiatı”nı atlarsa, cemaat ne yapsın?
“Eşyanın tabiatı”ndan kaynaklanan hukuk şair vicdanından atıldıktan sonra, bakılacak yer, tabii ki “mülkiyet hukuku”na dair kitaplardır.
Bildik hikâyedir; kurbağayı tenceredeki suyun içine koyarlar, yavaş yavaş suyu ısıtmaya başlarlar, tedricen ısınan su kurbağayı rahatsız etmez; haşlanır.
Kültürün özelleştirilmesi tam da böyle bir süreçtir.
Haşlanmış şair istemiyoruz!..
Bankacılar bankalarına dokunulmadıkça komünist şairin şiirlerini yayınlamakta beis görmez.
“Hafif haşlanmış” beyinler, “daha ne istiyorsun, sermaye eliyle komünizm propagandası yapılıyor” şeklinde kaşarlanmış düşünceler yumurtlayabilir.
Ama, Cavaş’ın internet sitelerinin amacını “ticari” buluşu (YKY, Hilâl-i ahmer yararına yayınlamaktadır Nâzım’ı!); “ticari suç”tan bahsedişi; “ahlaki zafiyete” karşı duran yayıncı figürü, halâ ağzının tadı yerinde olanlar için, en fazla mizah gayreti sayılabilir.
Ben Cavaş’la mülkiyet hukuku üzerinden konuşmam. Saha, onların sahasıdır.
Nâzım’ın vârislerine gelince: Şairin kemikleri sızlarken, onlara uzun uzun anlatacağım hiçbir şey yok. Sadece şunu soruyorum; Mehmet Âkif’e Mehmet Âkif Hukuku, Sezai Karakoç’a Sezai Karakoç Hukuku, Nâzım Hikmet’e Nâzım Hikmet Hukuku’ndan başka hukuk uyar mı?
Dünya böyle giderse, merak etmeyin; şiirden sonra havanın, solumanın, yani hayatta kalmanın da hukuku kapitalizm çerçevesinde edinilen terbiyeyle şekillenecek ve bedava soluk almaya kalkanın hakkından ticaret hukukuyla gelinecektir!..
Şiirin mülk edinildiği dünya herkesin bir yerine batmalı…
Komünist şairin üstünden mülkiyet muhabbeti açanlara ne yapmalı?..
Eksik kalmasın: Şairin geçim problemini; internet sitelerinin şaire telif borcunu; şiiri aslına sadık yayınlama namusunu; yani şiire ve şaire saygıyı hafifser görünüyor muyum? (YKY, yasaklama yerine, kendini kahramanca bu meselelere vakfedebilir.)
Ancak, insan; “eşyanın tabiatı”nın unutulduğu, şiirin ufkunun kaybolduğu, “ağaçlara bakarken ormanın görülmediği” yerde; bu yerle hukukunun olmadığını can havliyle haykırmak isterken bazı şeyleri tali addedebiliyor: Şuara’nın zıddına!..
Affolmaya…
Ali Osman Coşkun
(Mayıs 2007- 8. sayı)
Not-1: Bu yazıyı yazdığım gün, sokaklar bir başka bankanın reklam afişiyle doluydu. Şöyle deniyordu afişte: “Hayatta paradan daha değerli şeyler var” !!!
Not-2: Ben bu yazıyı 18.1.2007 günü kaleme almıştım. Ertesi gün Hrant Dink öldürüldü. Dünya lanet haliyle dönüp dururken, bu yazıyı birilerine ulaştıramayacak kadar şiirsizleşmiştim. Sonra, burjuvazi öğrendi, şartlarını açıkladı; bu şartlara uyan internet sitelerine izin verilecekti: “Şiirlerin çevresinde ticari amaçlı hiçbir reklâm malzemesi ya da site reklâmı olmaması” gerekiyordu (YKY rantı niye kaptırsın?); “şiirlerin metinlerinin orjinalliğinin ve değiştirilmemiş olduğunun YKY tarafından denetlenmesi” gerekiyordu (“helâl olsun!” diyecektim; niye diyemediğimi üçüncü not’umdan anlayacaksınız); şiir siteleri “çok uzun şiirler hariç tanıtım amacıyla en fazla 10 şiir örneği yayımlayabilecek” lerdi.
Not-3: Red’in Ocak 2007 sayısında yer alan, V. Mahir Ükünç’ün “Nazım Nobel Alsaydı…” başlıklı yazısı cümle aleme gösterdi ki, YKY’nın “şiirlerin metinlerinin orjinalliğine ve değiştirilmemiş olmasına” ilişkin hassasiyeti doğru değildir; şuara’nın ki de körelmiştir.